Mükremin Kızılca'nın Şiirlerinin Yayınlandığı Şiir Alanına Hoşgeldiniz
   
  BURASI ŞİİRLERİN YÜKLÜ MANALARLA KONUŞTUĞU YER, MÜKREMİN KIZILCA'NIN TÜM ŞİİRLERİ HAFTALIK YENİ EKLERLE BURADA
  TAŞELİ ŞİİRLERİ/3
 

 60-TAŞELİ HALKI

Taşelinin o çilekeş halkını
Bayram da seyran da billenince gör
Barana da boduç gibi salkımı
Azıcık benleşip çillenince gör.

Manızanın köpüğünde ıslanıp,
Yorulunca Biladana yaslanıp
En tabii besinlerle beslenip
Toruna torbaya dallanınca gör.

Kan eksen can biter toprağımızda
Binbir motif gizli yaprağımızda
Memleket taşı var böbreğimizde
Yerler gönen olup öllenince gör

Gürül gürül soğuk sulu oluklar
Yağmur,Dolu,Kar suyuyla doluklar
Dere boylarında alabalıklar
Başı aşağıya sallanınca gör.

Civir civir ağaçlar da serçeler
Yavrusuna çekirgeler parçalar
Huzur veren dağlar,bağlar,bahçeler
Her renkten çiçekler ballanınca gör.

Kızarınca Muşmulalar Alıçlar
Yumurta kırılır çıkar bülüçler
Kartalların pençesinde kılıçlar
Yılanın üstüne çullanınca gör.

Bitmeyecek tohumları ekmezler
Küpe dolar ambarlar da pekmezler
Köpüğünü bile boşa dökmezler
İlkbahar da bitip yıllanınca gör.

Dal üstünde al al olur meyveler
Şenlenir Altıntaş,Bükler, Zeyveler
Ağustosu bekler gayrı Ayvalar
Fidanların dibi bellenince gör.

Eşiklerde Beşiklerde bebeler
Onlar ile neşelenir obalar
Hele birde önden gidip babalar
Hece hece gün gün dillenince gör

Al yanaklı bal dudaklı kızları
Şeker söyler kaymak söyler sözleri
Uzakta ki yavukluda gözleri
Gelinliği giyip tüllenince gör

19-07-07
Mahi Afif


59-ALTINTAŞA HOŞGELDİNİZ

Yaylamıza kaynar kanım
Harekete geçer anım
Allı pullu gelin hanım
Altıntaşa hoşgeldiniz

Her obada Keçi bağlı
Fazla yemeyelim yağlı
Dayıoğlu,Teyzeoğlu
Altıntaşa hoşgeldiniz

Çadırlar tek tek kurulmuş
Yaya gelenler yorulmuş
Yufka ekmekler dürülmüş
Altıntaşa hoşgeldiniz

Sabahtan kurmuşlar sacı
Doyuracak herkes acı
Şerifaba aşşa bacı
Altıntaşa hoşgeldiniz

Aşağı,yukarı çağlar
Hepimizindir bu dağlar
Baylar,bayanlar, Beğler
Altıntaşa hoşgeldiniz

Ta izmirden Antqalyadan
Alakise Gargaradan
İşte burda huzur adan
Altıntaşa hoşgeldiniz

Gürolukta akar sular
Gelen dostları muştular
Dindebol da ki komşular
Altıntaşa hoşgeldiniz

Goca şehir geliyor dar
İyi ki bu yaylamız var
SAYIN BAŞKAN SAYIN MUHTAR
Altıntaşa hoşgeldiniz

Mükremin Kızılca
21-07-07/Konya


58-SILA FESTİVALİNE HOŞ GELDİNİZ

Taşeli yurdunun çilekeş halkı
SILA FESTİVALİNE HOŞ GELDİNİZ
Gelecek yıl görüşemeyiz belki
SILA FESTİVALİNE HOŞ GELDİNİZ

Ekmek için gurbetele gidenler
Dağlarımda Koyun, sığır güdenler
Bir eliyle yaşlısını yedenler
SILA FESTİVALİNE HOŞ GELDİNİZ

Navağının küçük büyük köyleri
Halkımın tüm bayanları bayları
Karamanoğlunun asil soyları
SILA FESTİVALİNE HOŞ GELDİNİZ

Vatanımın güleryüzü neşesi
Türkiyenin bu en güzel köşesi
Şerifesi,Fadimesi,Ayşesi
SILA FESTİVALİNE HOŞ GELDİNİZ

Esnafım,Tüccarım ve Pazarcılar
Çadırlar da yufka açan bacılar
Hepiniz yurduma bir baş tacılar
SILA FESTİVALİNE HOŞ GELDİNİZ

Yurt dışından,Yurt içinden gurbetçi
İkram eden ayrancı ve şerbetçi
Güvenlik erbabı Polis ve Bekçi
SILA FESTİVALİNE HOŞ GELDİNİZ

Görüyoruz mutlu ve neşeliler
Öğretmenler, Öğrenciler veliler
Mustafalar,Ahmetler ve Aliler
SILA FESTİVALİNE HOŞ GELDİNİZ

Bağda Bahçede ki meravım sakam
Bu Dünya geçici, fanidir makam
Sayın başkan,muhtar,vali,Kaymakam
SILA FESTİVALİNE HOŞ GELDİNİZ

Mükremin Kızılca
22-07-07/Konya


57-SULU BATIRMA NASIL YAPILIR/YENİR?

Anayla gız aşanede çen çalar
Nasıl yapılır bu sulu Batırma?
Yapılınca leğen kaşık çan çalar
Nasıl yapılır bu sulu Batırma?

İleğene düğürcüğü koyarsın
Varsa yanna soğan bostan soyarsın
Hele bi yapılsın sende doyarsın
Nasıl yapılır bu sulu Batırma?

Kuru firek ıslatılır sahına
Biriki de kelem konur kahına
Kurul şimdi sofraların şahına
Nasıl yapılır bu sulu Batırma?

Lahanayla tefekleri haşlarsın
Cevizi senitte iyce taşlarsın
Yoğurmaya ellerinle başlarsın
Nasıl yapılır bu sulu Batırma?

İrezene,Maydonoz ve Feslikan
Eksik olmaz hiç kırmızı patlıcan
Dikkatli ol,yiye yiye patlacan
Nasıl yapılır bu sulu Batırma?

Goca sini orta yere serilir
Kelekler ortadan dörde yarılır
Miyanesi bie marula sarılır
Nasıl yenilir bu sulu Batırma?

Yaprak haşla,soğan haşla,ot haşla
Taa öğleye doğru tam yorul işle
Ardından bir yufka dürülür keşle
Nasıl yenilir bu sulu Batırma?

Yoğurma bitmeden su karıştırma
Limonla gilleyle hoştur batırma
Ardından çay içirmeden yatırma
Nasıl yapılır bu sulu Batırma?

27-07-07
Mükremin Kızılca


56-ERMENEK-3

Bir ufuk ki doğuşunda ki çizgi
Seni söyler her dize de bu ezgi
Güzellik ve haşmet hep sana özgü
Ah Ermenek beldelerin şahı sen
Bu Dünya da görmeyenin ahı sen

En tabii kale yaslanır sende
Düşünmeyen kafa paslanır sende
En zır deli bile uslanır sende
Ah Ermenek hasretimin başı sen
Taşelinin en yüksekte taşı sen

Yaylaların;Torosların damında
Kartallar yuvayı kurar çamında
Mehtabı izlerim yaz akşamında
Ah Ermenek Taşelinde başsın sen
Taşelinin ufkunda ki taşsın sen

Kırk pare bucağa bir başşehirsin
İçimde ki özleme panzehirsin
Şiirlerde çağlayan bir nehirsin
Ah Ermenek Gülistansın bağsın sen
İliğime kadar işli yağsın sen

27-07-07
Mükremin Kızılca


55-SENİ BEKLERKEN..

Seni beklerken o Kayanın dibinde
Bana geleceğini sözünden anladım
Ilık bir yaş kaydı yanağımdan
Ağladığımı tuzundan anladım

Bir Atmaca süzülürken sarp yuvasından
Nereye gittiğini hızından anladım
Bilirim beni yürekten sevdiğini
Bunu kalbinde ki sızından anladım

Bir Gök güdük çığlığı yırtar sessizliği
Yollara düştüğünü izinden anladım
Vurgun olduğunu sözünden değil
O kömür karası gözünden anladım

Gördüm ki Kartal yüksekte Yılan sürünür
Seni dilinden değil,önsezinden anladım
Koca bir kitabın ne dediğini
Okumadan, önsözünden anladım

Bir çobanın Kaval sesi duyulur
Şiirin ustasını sazından anladım
Avcının Kafesi seni şakırken
Onun ustasını Tazından anladım

Bilirim;ben seni ararım,sen beni
Çokluğun kıymetini azından anladım
Mahbus yüreğimi azad et gelde,
Bunu alnında ki yazından anladım

16-09-07
Mükremin Kızılca


54-Yaylaların Kıralı

Yaylaların Kıralı,Kışlanın hası
Üstün arı buğday,Nohut, Altıntaş
Susuz komaz seni Çeşmesi,Tası
Toprağın kızıldır,Taşın altın taş

Çavdarların uzun biçilir yazın
Heryeri Define, durmayın kazın
Dayanmaz yeline telleri sazın
Ne Gümüş,ne Yakut taşın Altıntaş

Nemlidir çayırın kurumaz yaşın
Yazi Kış,Baharın hep karlıdır kaşın
Şapla kökleriyle pişen o aşın
Püfür püfür eser başın Altıntaş

Löm löm çayırında zıpla öyle gel
Domuzöldüğünde otla öyle gel
Koca daştan aşşa atla öyle gel
Toplanalım görsün bizi Altıntaş

Düdenleri derin,inleri serin
Zümrüt yeşil çayır çimen heryerin
Namert değil merttir kadının erin
Yüreğin taş,üstün taştır,altın taş

M.Afif/2004


53-ERMENEĞE DÖNERKEN..

Karamandan Ermeneğe dönünce
Hızlanır adımım çeker giderler
Göksu vadisine varıp inince
Ağıp rampalara çıkar giderler

Gide gide yorulursun bir yerde
Katlanır bedenin ikiye dörde
Yellibelin yamacına bir er de
Dizi beklemeden çöker giderler

Sağlı sollu köyler,kır da bayırda
Yarışırlar;çalışma da hayırda
Taylar yılkılarla otlar çayırda
Göveri soğanı söker giderler

Acı bahar ağıp güneyde yurda
Kanaat ehliler,kalmazlar darda
Nevaleyi alıp en son baharda
Çadırı çardağı yıkar giderler

Lafları bizlerin lafına benzer
Kuşları caminin safına benzer
Dağları Kafkasın gafına benzer
Küçük yamaçları çakar giderler

Mükremin Kızılca
05/11/07
Karaman


52-
Bu Dağlar da

Çocukluğu doya doya yaşarken
Sekerek büyüdük biz bu dağlarda
Tısgeveni, Yaylalarda koşarken
Yakarak büyüdük biz bu dağlarda

Sığırları salıverip özlere
Çam isinden sürme çekip gözlere
Hayvanların SİKKESİNİ düzlere
Çakarak büyüdük biz bu dağlarda

Çıkarırdık azıkları çıkından
Salmalarda Baldıranı kökünden
Çiğdemleri özeneğin akından
Sökerek büyüdük biz bu dağlarda

Çavar iken Sabahtan gün Kaşlara
Eldeğmez çıkardık yassı taşlara
Çiğdemlerden taç yapıp da başlara
Takarak büyüdük biz bu dağlarda

Bebekken öğrendik Kandağı,Yarı
Kırmadık kalbleri ve zülfiyarı
İledin dalından alıpta Karı
Sıkarak büyüdük biz bu dağlarda

Seğirdirdik kepirlerde yel gibi
Tutmazdık dostları yaban el gibi
Bir yağmur sonrası akan sel gibi
Akarak büyüdük biz bu dağlarda

Olmayız düşene asla gülücü
Saksağanlar mesken tutar alıcı
Düştüğü yuvaya kızıl bülücü
Sokarak büyüdük biz bu dağlarda

Ütmek için tutam tutam Başağı
Sonra toplar evladı ve uşağı
Her varışta Ufuklardan aşağı
Bakarak büyüdük biz bu dağlarda

Yazda Kışta basa basa yaşlara
Veda ettik eski yoğun kışlara
Adım adım o en yüksek Taşlara
Çıkarak büyüdük biz bu dağlarda

Aştık Torosların nice belini
Karşılardık Alderenin selini
Eğişmeçle Keçilerin kılını
Bükerek büyüdük biz bu dağlarda

Mükremin Kızılca
26-12-07


51-
DAĞLAR DİLLENSE...

On bin yıldır mesken olan bu dağlar
Gelene bel bağlar gidene ağlar
Bir dile gelse de bu antik çağlar
Üstün de gezene ne derdi bilmem?

Kayalara evler oyan Ad, Semud
Yazar sizi Kur'an,Tevrat ve Talmud
Kayanın böğründe koca bir armut
Kütüğünü görse ne derdi bilmem?

Zalime de mazluma da yurt inler
Tekin değil böcü börtü kurt inler
Kimine ön kimine de sırt inler
Dillenip konuşsa ne derdi bilmem?

Elleriyle taşa mezar kazanlar
Duvarına kitabeler yazanlar
Güce ulaştıkça sözden azanlar
Son ilahi söze ne derdi bilmem?

Dünya baki değil fanidir deriz
Yine gölgenin ardından gideriz
Beş alır geriye altı öderiz
Sahabeler görse ne derdi bilmem

Mükremin Kızılca


50-KEKLİKLER

Keklikler deyince bağrım sızılar
Onu anlatmaya yetmez yazılar
Peşindeyken avcılar ve tazılar

O kekliği bende gördüm Durmuşum
O gördüğün yerde bende görmüşüm

Ardında oniki taze palazı
Haziran ayıyla karşılar yazı
Birini tutanlar yaşarlar hazı

O dağları bende gezdim Durmuşum
Tamda oranın üstünde  durmuşum

Çevre çevre deriz hemde avlarız
Ardından nesli tükenir,ağlarız
Yüz gram etini közde dağlarız

işte ben burada biraz durmuşum
Daha çevreci hayaller kurmuşum.

Mükremin Kızılca


49-DAĞLAR-1

Bir dağdan aşarım birisi çıkar
Aştığımdan daha irisi çıkar
Hepsini geçince serisi çıkar

Dağlar alır gider hayallerimi
Uslumuyum bilmem yoksa delimi?

Ymacını aşsan tepesi gelir
Karın,yağmurların sepesi gelir
Birine rastlasam pepesi gelir

Dağlar alır gider hayallerimi
Uslumuyum bilmem yoksa delimi?

Koyağını geçsen gelir karlısı
Geçit vermez çıkar çok sarp yarlısı
Beni boğazların bulur darlısı

Dağlar alır gider hayallerimi
Uslumuyum bilmem yoksa delimi?

Sarp kayalar boz kandaklar aşarım
İlhamlarla dolar dolar taşarım
Yalnızlığı sever yalnız yaşarım

Dağlar alır gider hayallerimi
Uslumuyum bilmem yoksa delimi?

Geçitler ve beller gelir önüme
Taraklar yol verir giden yönüme
Sarı sular indi ayak gönüme

Dağlar alır gider hayallerimi
Uslumuyum bilmem yoksa delimi?

Mükremin Kızılca


48-DAĞLAR-2

Pabucumuz alışmıştı dağlara
Alır gider hızlı hızlı ayağım
Bir elimde bir kaç öğün sağlara
Öbüründe ucu sivri dayağım

Yarar gider Pinarları çalıyı
Aramaz kilimi sormaz halıyı
Önce atlar bir yukarı salıyı
Sonra gelir sıra sıra koyağım

Çiğdemli koyak ve Karoğlak taşı
Gözleğin başında seyreyle kaşı
Kuru ekmek yeter arama aşı
Hidrojen pilavım,oksijen yağım

Ermenek yaylası sağda bozarır
Kızılin taa gerilerden kızarır
Yukarı çıktıkça ağaç azalır
Bozkıra dönüşür yeşilce dağım

Yumuğinler,küllü inler deliktaş
Her taraf kınalı kepirlerden taş
Katıran beleni birde Altıntaş
Yükseldikçe olur ilham kaynağım

Kayabunar,Yarıkbunar Tolbunar
Saparcada al al kirazlar sular
Yüksek eğrik koyu gölge kuytular
En sıcak arkadaş,benim değneğim

Mükremin Kızılca


47-AVCILAR-2

Memleketi Domuz bastı
 Avcılar nerde avcılar?
Çoğaldı da haddi aştı
Avcılar nerde avcılar?

Taşelinde böcü derler
Çocuklara öcü derler
Zararı pek acı derler
Avcılar nerde avcılar?

Darıları kırar geçer
Avarları yarar geçer
Sağa sola ürer geçer
Avcılar nerde avcılar?

Toraslarda görülürdü
Üzümlere sarılırdı
İpten tuzak örülürdü
Avcılar nerde avcılar?

Sonra derelere indi
Çarşaklara kadar sündü
Gündüz çalılarda sindi
Avcılar nerde avcılar?

Mükremin Kızılca


46-YAYLALARDA BİR GÜN

Alatadan çıktım indim zilleye
Kapı darısında bir suya bandım
Ayaklarım yorgun döndüm gülleye
Löm löm çayırında çime abandım

Hacabdıl çayırı yerinde durur
Boncuk çayırında bi keçi yürür
Bir yörük dilberi ayağın sürür
Konuşmadım eldim ona yabandım

Kabalak kayası güneye bakar
Millet saparcada tıs geven yakar
Tolbunardan buz gibi bir su akar
İçtim içtim suya orada kandım

Ayıbeleninden türbe görünür
Bir çift kablumbağa yerde sürünür
Üssüz akşam karanlığa bürünür
Çarşaktan navayı bir salkım sandım

Karşı ıldır ıldır kırk köyle dolu
Gökde uzar gider bir Samanyolu
Altımızda Göksu ormanlar solu
Cennet vatanımı sevmektir andım

Mükremin Kızılca
08-08-2004


45-
MEMLEKETE MEKTUP

BİR MEKTUP GÖNEDERDİM GÜNEYYURDUMA
KARDELENLER AÇTIĞINDA GEL DEDİ
HASRETİM BEN VATANIMA YURDUMA
KUZU SÜTÜ İÇTİĞİNDE GEL DEDİ

YAĞIP KÜRS YAPINCA EĞMEDE KARLAR
AKA BÜRÜNMEYEN SADECE YARLAR
ANAM,AĞAM.EMMİM ,GÜLÜMDE VARLAR
YERE CEMRE DÜŞTÜĞÜNDE GEL DEDİ

ISINSIN CEMREYLE HAVA VE TOPRAK
TOMURCUKLAR OLUR ARDINDAN YAPRAK
BİTİNCE EKİNLE DİKENLİ BUTRAK
KELEBEKLER UÇTUĞUNDA GEL DEDİ

KAR SULARI AKAR İMİZ İMİZDEN
FARKI YOKTUR DERELERİN DENİZDEN
SEVİNÇLER ÇOĞALIR TAŞAR BENİZDEN
AL DERELER ÇOŞTUĞUNDA GEL DEDİ

ARILARIN DÜŞER POLEN PEŞİNE
KURBAĞALAR GÖZMÜ KIRPAR EŞİNE
ALLI KIZLAR AL BAĞLARKEN BAŞINA
GÖZ YAŞLARI TAŞTIĞINDA GEL DEDL

SARI İNEK ALA BİCİ DOĞURUR
BODUK ANASINA BAKAR BÖĞÜRÜR
DAĞDAN DAĞA KADIN YUUU DER BAĞIRIR
AZ ÖFKESİ GEÇTİĞİNDE GEL DEDİ

KELİFLERİN TAMİRATI BAŞLASIN
YÖRÜKLERDE ANAMURDA KIŞLASIN
AŞŞA DEEZEM PATETESİ HAŞLASIN
BULGURCAYA BASTIĞINDA GEL DEDİ

Mükremin Kızılca
08-08-2006


44-
ÇAKIRGÖZLÜM

Çakırgözlüm Güneyyurdu ararsan
Tam Sadı'ya çıktığında görürsün
Avcıları nerde diye sorarsan
Mavizeri sıktığında görürsün

Olur her şey ancak merak edince
Sılayı bırakma uğra südünce
Ermenekten tam batıya gidince
Bileği'den baktığında görürsün

Görmek için çıkmalısın Kaşına
Dokunmayın yeşiline yaşına
Binerek Yamacın ince Taşına
Çarşaklardan aktığında görürsün

Yaşamalı Hayaller ve Umutlar
Palamutla dolduğunda Pelitler
Ağdığında Göğe kara bulutlar
Ancak Şimşek çaktığında görürsün

Derenin başına sığınır Kunduz
Ardıca kardeştir dağında Andız
Toroslara veda edince Gündüz
Işıkları yaktığında görürsün

Dağda Taşta Arazide İnsanı
Çalışkanlık onun en iyi yanı
Güneş doğmak için ağartıp Tanı
Bıyıkları taktığında görürsün

Mükremin Kızılca
020108/Konya


43-BALKUSAN-1

Yüce dağın zirvesine yerleşmiş
Tarihi bin yıllık bir Köy Balkusan
Köylülerle Yörüklerden birleşmiş
Kırk Elli haneliktir Köy  Balkusan

Ayıbeleninden hemen görünür
Yorulmadan uzun yollar yürünür
Kışın Damdan bir metre Kar kürünür
Hep başına buyruk Hür Köy Balkusan

Yazın soğuk suları var içilir
Yellibelden Karamana geçilir
Varanların Gözü-Gönlü açılır
Adamı eroğlu Er Köy Balkusan

Ermenekle Karamanın ara da
Üstüne yok Çalında ki Çıra da
Karaman bey oğlu ile burada
Kalenin başında Sur Köy Balkusan

Deresinden Tepesinden atlanır
Yamaçlarda Kısrakları otlanır
Onbir Mayıs Dil bayramı kutlanır
Herkesin bildiği Yer Köy Balkusan

Deresi var akar Yaz-Kış önünde
Mertlik vardır insanının kanında
Kazma-Kürek eksik olmaz yanında
Köylerin içinde Ser Köy Balkusan

Mükremin Kızılca
050108/Konya


42-YUKARI ÇAĞLAR

Yaylaların eteğine kurulmuş
Durur endamıyla Yukarıçağlar
Yolu Beli Kayalarla örülmüş
Çatısız damıyla Yukarıçağlar

Devasa Kayalar Sur yapar ona
Bir Atmaca konmuş kur yapar ona
Tarihi sevenler Tur yapar ona
Bekler encamıyla Yukarıçağlar

İzvidi ulya'dır eskiden adı
Yüksek diye koymuş adını Kadı
Siyam efendiler gibi üstadı
Çıkarır namıyla Yukarıçağlar

Çevirmesi Bekeresi ünlüdür
Keçisi kıl,Koyunları yünlüdür
Halkı coşkun geleneği canlıdır
Böyle her anıyla Yukarıçağlar

Kekliklere Kafes yapan elleri
Bir başkadır Sümbülleri,Gülleri
Kışın bile zararsızdır Yelleri
Bilinir şanıyla Yukarıçağlar

Mükremin Kızılca
060108/Konya


41-ALTINTAŞ-3

Develer vardı Boduklarıyla
Çocuklukta altlarından geçerdik
Sular birikirdi Hendeklerde
Alaflarını üfler içerdik

Hacabdıl çayırında yatar
Kösederesinde batardık
Çıkardık o goca daşa
Uzun bir nara atardık

Nerdesin hüsemmi
Nerdesin Durmuş dayı
Geceleri uyanırken
Yorgandan izlerdik Ayı

Sallama sallanırdı öte salıda
Kovanlar ballanırdı
Gözümüz yoktur Halı da
Benim ibrişim gibi çimenim var
 

Karaçayır,kararırdı
Menekşeler morarırdı
İkindin çıkanlar köye varınca
Hemen hava kararırdı

Ah o sütlü çorbalar
Sabahların değişmezi
Dağ çayını Pekmezle içtik
Ah biz ne yıllardan geçtik

Gevenler yükseklerde biter
Lazımdır zemheride mallara
Keklikler enginlerde öter
Kışın göçerler Çallara

Ey Altıntaş!
Kan eksen Can bitiren toprağın
Kıpkırmızıydı bilirim
Binbir yeşillikte yaprağın
Bekle,sen çağırmadan gelirim.

Zille yollarında ki  Nal tıkırtıları kulağımda
Eşşekleri sollayan Katırlara kızardık
Kim derdi ki o vakit bizlere;
ileride şiirinizi yazardık

MÜKREMİN KIZILCA

 
   
 
Türkiyenin ilk özel Şiir alanı siiralani.tr.gg Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol